İçeriğe geç

Allah kaçıncı kat semada ?

Allah Kaçıncı Kat Semada? İnancın Psikolojik Katmanlarını Keşfetmek

Bir psikolog olarak insan davranışlarını anlamaya çalışırken sık sık şu soruyla karşılaşırım:

Allah kaçıncı kat semada?

Bu soru ilk bakışta metafizik bir merak gibi görünür; ancak derinlemesine incelendiğinde, insan zihninin anlam arayışını,

kontrol ihtiyacını ve varoluşsal güvenlik duygusunu ortaya koyar.

Aslında bu soru, “Allah nerede?” değil, “Ben O’na ne kadar yakınım?” demenin başka bir yoludur.

Ve işte tam da burada psikolojinin üç temel alanı — bilişsel, duygusal ve sosyal — bu inanç deneyimini anlamamız için güçlü bir mercek sunar.

Bilişsel Psikoloji: Tanrısal Kavrayış ve Zihinsel Haritalar

Bilişsel psikoloji açısından, insan zihni soyut kavramları somutlaştırma eğilimindedir.

“Yedi kat sema” gibi dini ifadeler, beynin karmaşık soyut fikirleri

hiyerarşik bir yapıda düzenleme eğiliminin yansımasıdır.

İnsan zihni, bir “katman” sistemiyle anlam üretir; çünkü katman, hem yükselmeyi hem de yaklaşmayı sembolize eder.

Bu yüzden “Allah kaçıncı kat semada?” sorusu aslında zihinsel bir metafordur:

Bilinmeyeni anlamlandırmak için insan, Tanrı’yı bir yerle, bir düzlemle ilişkilendirir.

Bilişsel düzeyde bu, insanın kontrol ihtiyacıyla da ilgilidir.

Bilinmeyen bir varlığı kavramsallaştırmak, zihne güvenlik hissi verir.

Tıpkı bir çocuk için ebeveynin nerede olduğunu bilmek güven vericiyse, yetişkin birey için de Tanrı’nın “nerede” olduğu bilgisi duygusal düzen sağlar.

Dolayısıyla “kaçıncı kat” sorusu, bir inançtan çok bir bilişsel yatıştırma stratejisidir.

Duygusal Psikoloji: İnanç, Güven ve Teslimiyet

İnanç, yalnızca bir düşünce biçimi değil, aynı zamanda bir duygusal bağdır.

Duygusal psikoloji, bireyin Tanrı’ya dair algısının, onun bağlanma stilleriyle yakından ilişkili olduğunu gösterir.

Bağlanma teorisine göre, güvenli bağlanan bireyler Tanrı’yı sevgi dolu, kapsayıcı ve yakın hisseder;

anksiyöz ya da kaçıngan bağlanan bireyler ise Tanrı’yı uzak, yargılayıcı ya da ulaşılmaz algılayabilir.

Bu fark, “Allah kaçıncı kat semada?” sorusuna verilen kişisel yanıtları da belirler.

Bir kişi, Tanrı’yı çok yukarıda, erişilmez bir noktada konumlandırıyorsa,

bu genellikle duygusal mesafe kurma eğiliminin bir yansımasıdır.

Kimi zaman bu uzaklık, korku temelli bir inanç biçimini doğurur:

“Yüksekte olan cezalandırır.”

Oysa Tanrı’yı “kalbimde” diye tanımlayan biri,

daha çok yakınlık ve teslimiyet üzerinden bir ilişki kurar.

Yani “kaçıncı kat semada?” sorusu, aslında kişinin duygusal Tanrı temsiline dair güçlü bir ipucudur.

Sosyal Psikoloji: İnanç ve Toplumsal Paylaşım

İnanç, bireysel bir deneyim gibi görünse de aslında sosyal bir yapı içinde şekillenir.

İnsanlar, dini kavramları yalnızca kutsal metinlerden değil, çevrelerinden,

ailelerinden ve kültürel pratiklerden öğrenir.

Toplum, Tanrı’yı nasıl konumlandırıyorsa, birey de o sembolik konumla özdeşleşir.

Bazı toplumlarda Tanrı “yücelerin yücesi” olarak gökyüzünde tahayyül edilir;

bazılarında ise “içimizde” olan bir bilinç formu gibi algılanır.

Bu toplumsal aktarım, bireyin dini kimliğini inşa eder.

Bir toplum Tanrı’yı uzak bir güç olarak anlatıyorsa, o toplumun bireyleri genellikle otoriteye boyun eğme,

kurallara katı bağlılık gibi davranış kalıpları geliştirir.

Buna karşılık, Tanrı’yı içsel bir rehber olarak gören toplumlarda daha yüksek bir

empati, vicdan ve bireysel sorumluluk bilinci gelişir.

Yani “Allah kaçıncı kat semada?” sorusu, yalnızca bireyin değil,

toplumun Tanrı’yla kurduğu kolektif ilişki biçimini de yansıtır.

İnanç Katmanlarını Anlamak: Yukarıya Değil, İçeriye Bakmak

Psikolojik olarak baktığımızda, Tanrı’yı gökyüzünün katmanlarına yerleştirmek insan zihninin doğal bir eğilimidir.

Ama bu, gerçek bir mekân arayışından çok, anlam arayışının sembolik bir biçimidir.

İnsan yukarıya baktığında Tanrı’yı değil, kendi içsel yönelimini görür.

Yani göğe bakmak, aslında kendine bakmaktır.

Bu açıdan, “Allah kaçıncı kat semada?” sorusu bizi dışsal bir bilgiye değil, içsel bir farkındalığa çağırır.

Cevabı sayılarda değil, bilinç katmanlarında gizlidir.

Belki de Tanrı, kat sayısına sığmayan bir yakınlıktadır —

her nefeste, her duyguda, her fark edişte mevcut.

İnsan, bu farkındalıkla yaşadığında,

artık “kaçıncı katta?” diye sormaz;

çünkü bilir ki Tanrı uzak değil, farkındalığın tam merkezindedir.

Sonunda geriye şu soru kalır:

“Ben kendi iç göğümün kaçıncı katındayım?”

Bu soruyu sormak, belki de insanın en derin psikolojik ibadetidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
cialismp3 indirbetciprop money